“Şimden gerü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayrı dil söylemeyeler”
746 yıl önce, 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey fermanında, bu ifadeleri kullandı. Bu hadise, her yıl 13 Mayıs Türk Dil Bayramı olarak kutlanıyor.
Türk Dil Bayramı’nın 746’ncı yılında Türkçenin yolcuğu ve önemini anlattık.
Türkçe eski bir dil mi?
Türk dili eski bir dil. Başka eski diller de var. Bu diller; Grekçe (Eski Yunan dili), Çince, Sanskritçe…
Gazi Üniversitesi (GÜ) Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Leyla Karahan, Türkçe ile Sümerce arasındaki ilişkiyi şu sözlerle anlattı:
“Türkçenin eskiliğini anlatmak için Sümerlere (MÖ 3500-3000) gitmek gerekiyor. Bizi Türkçe için Sümerlere götüren belgeler var. Sümerlerin dili de tıpkı Türkçe gibi eklemeli bir dil. Sümerlerden kalan pek çok tablet var ve bu tabletler Sümerologlar tarafından okunuyor. Tabletleri inceleyen Batılı Sümerologlar, Sümercedeki Türkçe izlerine işaret ediyorlar. Bizim Türkologlarımızdan Osman Nedim Tuna, çalışmalarının sonunda Sümercede 168 Türkçe kelime tespit ediyor.”
“İngilizce, Almanca, Rusçanın Türkçeden daha önce yazılmış eserleri yok”
Leyla Karahan, “Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçenin ardından Türkçe geliyor. İngilizce, Almanca, Rusça… Bu dillerin Türkçeden daha önce yazılmış eserleri yok. Yani bu diller Türkçeye göre yeni diller. Biz bugün bin 300 yıl önceki atalarımızı tanıyorsak bu dil sayesinde. Sözlü dil, insan ömrüyle sınırlı kalır. Söz uçar yazı kalır. Yazı bizi çok öncelere götürüyor” açıklamasını yaptı.
“Taşın binlerce yıllık bir geleceğe ulaşacağının farkındaydılar”
Leyla Karahan, metinlerin taşa yazılmasının sebebini şu şekilde açıklıyor:
“Atalarımız kağıt olmadığı için özellikle taşa yazdılar. Çünkü taşın binlerce yıllık bir geleceğe ulaşacağının farkındaydılar. Onun için kendiler bu taşa bengü (ebedi) taş dediler. Bengü taşlara bilinen ilk edebi metinler, hatıra metinleri, ilk nutuk metinleri, tarihi metinler denilebilir.”
Bu dönem Türkçesini (8. yüzyıl) araştıranlar, “Bu dil, yeni bir dil olamaz. Asırlardır işlene işlene 700’lü yıllara gelmiş bir dil. Yeni bir dil olsa soyut anlam, deyim, atasözü, sanatlar olmaz. Çok fazla yabancı kelimenin olmadığı bir dil. Bengü taşlarda geçen kelimelerin yaklaşık yüzde 80’i aynen ya da kısmen değişmiş olarak günümüz Türkçesine ulaştı” diyor.
Türkçe bilim dili
Uygur Türkçesi döneminde, Budizm ve Maniheizm ile ilgili tercümeler yapıldı.
Leyla Karahan, “Bu dönemde felsefe ile ilgili eserler yazıldı. ‘Türkçe bilim dili midir, değil midir?’ tartışması açısından bu önemlidir. Türkçe 8-9. yüzyılda zaten bilim diliydi” dedi.
“Uygur metinlerinden haberimiz yoktu”
20. yüzyılın başlarına kadar, bu yazılanlardan haberimizin olmadığını belirten Karahan, “20. yüzyılın başlarında yabancı bilim insanları tarafından o bölgede araştırmalar yapılmaya başlandı. O araştırmacılar, buldukları eserleri sandıklara doldurarak kendi ülkelerine götürdü. Bugün bu eserler Avrupa, Rusya, Japonya kütüphanelerinde ya da müzelerindeler” şeklinde konuştu.
Türkistan sahasında Türkçe
Türkçe 13. yüzyıldan itibaren Harezm bölgesinde kültür merkezlerinde, Altınordu’da, daha batıda Mısır ve Suriye’de gelişmesini sürdürüyor. Devir, Türklerin devri.
15. yüzyıla gelindiğinde Ali Şir Nevayi’yi görüyoruz. Türkçecilik şuuru ile yazıyor. Farsçayı Türkçeden üstün tutanlara tepki gösteriyor. Muhakemetü’l-Lugateyn eserinde Türkçeyi, dönemin hakim kültür ve edebiyat dili Farsça ile karşılaştırıyor. Türkçenin edebi sanatlar, kelime hazinesi, dil bilgisi gibi yönlerden Farsçadan üstün olduğunu örneklerle açıklıyor.
19. yüzyılın sonlarında ise o döneme kadar Türkistan coğrafyasında tek olan yazı dili siyasi nedenlerden dolayı kademeli olarak çok dilli hale geliyor. Türk dünyasında 20’den fazla yazı dili ve bu yazı dillerine bağlı edebi faaliyetler var.
Türkçenin Anadolu’da yazı dili olması
Türklerin bir vatanı Türkistan ise diğer vatanı Anadolu. Dün böyleydi, bugün de böyleydi. Bugün bizim kullandığımız yazı dili Oğuzcaya dayanıyor. Oğuzlar, Seyhun ve Ceyhun ırmakları arasında yaşıyor.
Oğuzların 11. yüzyılda batıya; Azerbaycan ve Anadolu’ya akınları, bu coğrafyaları kendilerine vatan yapma çabaları yaklaşık 200 yıl sürüyor. 13. yüzyılda Anadolu’da nüfus yoğunluğu artıyor ve Anadolu Türk vatanı haline geliyor.
Türkçe, Türklerin Anadolu’ya gelişinden 200 yıl sonra yazı dili haline geliyor ve bugüne kadar devam ediyor.
Türkçe 200 yıl boyunca sadece konuşma dilinde yaşıyor.
Türkçenin Anadolu’daki kurucusu: Yunus Emre
Anadolu’da manzum ve mensur eserler yazılmaya başlandı. Bunun ilk ve en güzel örneklerinden biri Yunus Emre; Anadolu’da Türk yazı dilinin kurucusu.
Prof. Dr. Leyla Karahan, şiirleri için “Aradan 700 yıl geçmiş olmasına rağmen Yunus Emre’nin şiirlerini anlarız. Türkçenin duruluğunu, sadeliğini hissediyoruz. O duru dilin arkasında sağlam bir inanç, derin bir hayat felsefesi olduğunu görüyoruz” dedi.
Türkçe, Osmanlı coğrafyasında
Gülşehri, Aşık Paşa, Hoca Dehhani, Ahmet Fakih gibi isimlerle Türkçe gelişimini sürdürdü.
Türkçe, Osmanlı Dönemi’nde sadece Anadolu’da değil, Osmanlı’nın uzandığı her yerde; Balkanlar’da ve Kuzey Afrika’da da kullanıldı.
Kuzey Afrika’da pek çok halk şairi yetişti.
Bir devlet geleneği: Edebiyat
Devlet adamlarının, padişahların edebiyata ilgileri vardı. Bu durum Türklerde devlet geleneği. Devlet adamları Türkçeyle yakından ilgileniyordu hatta birçoğu da edebiyat eseri verdi.
Örneğin 2’nci Murat Türkçeye çok önem veren bir padişah. Kabusname’nin tercümesinin dilini sade bulmuyor. Bakıyor ki eserde Arapça, Farsça fazla ve “Biz bundan tat alamayız” diyor, eseri yeniden tercüme ettiriyor.
Dilin sadeleşmesi
Dönemin beyleri ve hükümdarları da Türkçenin sadeliğine önem veriyor.
19’uncu yüzyılda Tanzimat’ın sosyal hayata getirdiği değişiklikler dili etkiliyor. Tanzimat’ın getirdiği fikirleri halka ulaştırma ihtiyacı yazı dilini değişime zorluyor. Dilin sadeleştirilmesi, sosyal bir mesele olarak aydınların gündeminde yer alıyor. Çalışmalar gazeteyle beraber başlıyor.
20’nci yüzyılın en önemli 3 dil olayı
Prof. Dr. Leyla Karahan’a göre, 20’nci yüzyılın en önemli dil olayları şunlar:
1911’de Genç Kalemler dergisindeki “Yeni Lisan” hareketi: Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından başlatılan yazı dilini konuşma diline yaklaştırma çabası kısa sürede sonuç verdi.
Atatürk dönemi dil çalışmaları: Atatürk Türk dili çalışmalarına önem atfetti. Türkçeye yeni kelimeler kazandırıldı.
1991’deki Türk cumhuriyetlerinin doğuşu: Bu sayede lehçelerle olan ilişkiler gelişti.
Türkçe her yerde
Günümüzde Türkiye Türkçesi eğitim, bilim, basın-yayın, edebiyat dili olarak sadece Türkiye sınırları içinde değil Balkanlar’da, Kıbrıs’ta, Türk cumhuriyetlerinde, Irak ve Suriye’de varlığını sürdürüyor.
“Dilimiz bizim kimliğimizdir”
Prof. Dr. Leyla Karahan, gençlerin Karamanoğlu Mehmet Bey’in sözünü şu şekilde okuması gerektiğini düşünüyor:
“Türkler Anadolu’ya geldiklerinde yazı dilleri yoktu. Konuşma dilini yazı dili haline getirmek için çok mücadele verildi. Anadolu’da devlet adamları sayesinde Türkçe yazı dili oldu. Türkçe bayrağına bizler sahip çıkmalıyız. Dilimizi korumalı, dilimize özen göstermeliyiz. Dilimiz bizim kimliğimizdir.”